İngilizce yazılı olan kalıpların zaman zaman tam karşılığı Türkçe'ye çevrilemediği gibi, Türkçeden ağız alışkanlığı olan komutlarıda İngilizceye çevirirken "kendi dilimizden" çevrildiğide bir gerçek. Kaldıki yabancı ülkelerin ATC konuşmalarını dinlediğimizde onlarında hem İngilizce hemde kendi yerel dillerinde bazı ifadeleri anlamı ve anlaşılırlığı değişmeyecek şekilde kendi konuşma usluplarına uydurulmasını zaman zaman duyabiliriz.
Osman kardeşimiz gerçek bir hava trafik kontrolörü olduğu için,verdikleri komutların su götürmez bir şekilde netlik içermesi gerektiğinin hukuki bir sorumluluk olduğunuda bilerek "KNY VOR'dan" yerine "KNY VOR'una göre" demesinin , bekleme paterninin hangi VOR istasyonuna göre yapılacağını anlatmak konusunda bir sorun teşkil etmeyeceğini muhakkaki biliyordur. Ayrıca "Türkçe'nin konuşurken akışına göre bir cümle düzenlemek"de işi kolaylaştıran bir unsur olsa gerek zira Türkçe'nin dilbilgisi altyapısı ile İngilizcenin tam bir tezat oluşturduğunu zaten biliyoruz.
Görkem'in işaret etmeye çalıştığı standardizasyon elbetteki ortak bir havacılık dili açısından çok önemli fakat "anı yaşarken" standart operasyonun dışına çıkıldığında telsiz butonuna basınca söylenecek talimatın beyin ile dil arasındaki süre ve süreci herhalde ancak kıdemli kontrolörlerden edinilen tecrübelerin getirdiği anlık karar verme reaksiyonu ile ilgili olsa gerek.
BEn "an"a bağlı olarak düşünüyorum. Biz bile simule ederken çoğu zaman aynı şeyleri yaşamıyormuyuz, defalarca okuduğumuz eğitim notlarımız ve talimat kalıplarımız olduğu halde "aa , eee şey.." diyip başka bir cümle kurduğumuz çok oluyor, değilmi? :)